Jannah Theme License is not validated, Go to the theme options page to validate the license, You need a single license for each domain name.

KESİNTİSİZ DEVRİMDEN KESİNTİSİZ TASFİYEYE…

 » Fanatizimle beslenen sekterlik her zaman için hadım edicidir. Eleştirel bir ruhla beslenen radikallik ise daima yaratıcıdır. Sekterlik gizemleştirir ve böylece yabancılaştırır; radikalleşme eleştirir ve böylece de özgürleştirir. » Paula Freire.

Yoldaşlar; 2020 yılında  » Tüm yoldaşlara açık mektup » /  »Doğru tutulursa her araç bir silahtır » başlıklı yazılarımızda ; devrimci hareket ve de solda yaşanan genel tasfiyecilik politikalarına , dağınıklığa, bölük pörçüklüğe son verme amacıyla, gerek kendi potansiyelimize, gerekse de THKP/C gelenegi savunucusu tüm yoldaşlara , sürecin ihtiyacı olan devrimci bir iradenin kolektif olarak belirleneceği  »herkesin eşitlendiği bir platform » önerisine; bireysel bazda olumlu tepkiler almış olsak da tasfiye mağduru çevre-gurup ve de yapılardan ( bir kaçı dışında ) olumlu ya da olumsuz bir yanıt alınamadı. Elbette bunun çeşitli öznel/nesnel nedenleri olduğunun-olabileceğinin ayrımındayız, ancak bu çabanın sadece bizimle sınırlı olmadığı genel THKP/C potansiyelinde de aynı istek doğrultusunda bir arayışın olduğunu biliyoruz. Birilerinin, bizleri bu yaklaşımımızdan ötürü ütopik olmakla suçlaması ya da fantastik bulmasının hiç bir kıymeti harbiyesi yoktur çünkü, akan suyun yatağını bulacağı/bulduğu yadsınamaz bir gerçektir !

Sınıflar mücadelesinin tarihsel süreçlerindeki yenilgi sonrası dönemlerinin eleştirel bir analizini, değerlendirmesini yaptığımızda karşı karşıya kalınan en belirleyici akımın tasfiyecilik pratiği olduğu gerçeğidir. İstisnalar olsa da, genel olarak kaidenin bozulmadığı açıkça görülmektedir.

Sınıf mücadelesinin belli momentlerinde, dönemlerinde yengilerin olduğu kadar yenilgilerinde yaşandığı/yaşanabileceği, mücadelenin doğasına içkin bir durumdur…

Ancak her yenilgi sonrası ortaya çıkan tasfiye akımının bu kez uzunca bir zaman dilimini ( nerede ise yarım asırdır ) kapsamış olmasının temel belirleyeni ise; genel ve özel yenilği süreçlerinin ard ardalığı, iç içe geçmişliği olmuştur. Özelde yaşanılan yenilginin dumura uğratan şoku henüz atlatılamamışken, reel sosyalist ülkelerin hiç bir karşı koyuş,direniş olmadan çöküşü ile  »moral değerlerde » yaşanan hırpalanma /bozulma/yabancılaşmalar; mücadelenin sürdürülmesi noktasındaki sağa savruluşların toplum ve de bireylerde yarattığı demoralize ruh hali ile bütünleşerek tasfiyeci / likidatör akımlara zemin oluşturmuştur.

Tezler, anti-tezler,sentezler ve de hipotezler karmaşasında bocalayıp duran, oldukçada bunalan darbelenmiş bilincin yaşadığı  »irade felci »; söz konusu çelişkiler sarmalındaki deviniminde onu ideolojik/politik duruşundaki devrimci tarzından uzaklaştırıp sagcılaştırarak tasfiyeci bir pratiğin uygulayıcısına dönüştürmüştür !

Türkiye devrimci hareketi ve solunda mücadele deneyimi, birikimi anlamında gerek teorik gerekse de ideolojik-politik donanıma sahip  » ileri  » kadroların büyük çoğunluğu içinde bulundukları tutsaklık koşullarında gösterdikleri devrimci, direnişçi, sistemle uzlaşmaz tavrı ne yazık ki tutsaklık koşulları sona erip sosyal yaşama dahil olduklarında devam ettirememişlerdir,

Bunun ikili bir nedeninin olduğunu söyleyebiliriz. Birincisi ve en belirleyici olanı; savunulan sosyalizim anlayışının gerek örgütsel gerekse bireysel olarak bilince çıkarılıp sosyal yaşam pratiğine uyarlanamamış olması, ikincisi ise, içinde yer alınan örgütlerin kuruluş ve gelişim aşamalarının gerçek ML norm ve ilkeler dogrultusunda bir rota izlememiş olmasından kaynaklıdır

Bu bağlamda ortaya çıkan tablo; kendisini yenileyip üretemeyen, günün değişen gelişen koşullarına uygun gerçekçi politikalar, programlar/taktikler oluşturamayan, giderek hantal, bürokratik bir mekanik işleyiş mekanizmasına dönüşen yönetimler, tekbenci/kariyerist politikaları ile uyuşmayan unsurları da birer birer tasfiye ederek içinde bulundukları devrimci yapıları güdükleştirip, işlevsiz hale getirmede başrol oynamışlardır.

-1-

Bagımlılık haline gelmiş bir edilgenliğin zirvesinde konuşlanan,zaman zaman nostaljik anıların depreşmesi ile sarsılıp  »radikal » söylemlere , önüne  »yeni’ ekli argümanlara sarılan buna rağmen  »statü ve makam  » ( apolet düşkünlerini de atlamamak lazım ) diretmelerinden bir türlü vazgeçmeyen, söylemde  »radikal », eylemde ise pasif bir  »denge »siyaseti ile, hem kendilerini hemde etki alanındakilerini sirk cambazlarına çeviren kişiliklerden devrimci bir politik tarz beklemek artık anlamsızlaşmıştır.

Yerden oldukça yüksek iki direk arasına gerili bir düzlemin üzerinde ,  »denge teorisi » ile yürümeye çalışırlarken, aslında her denge durumunun özünde bir dengesizlik olduğunu, dolayısıyla , bir ip cambazı yeteneğine sahip olmadıkları için de ; büyük olasılıkla düşmelerinin kaçınılmaz olcağını kestiremiyorlar…

Bu arada yeri gelmişken sürekli  »sıçrama » teorisi üzerine vurgu yapan arkadaşlara,  »sıçrama » nın dengeyi de, düşüşü de yadsıyan, olaganüstü bir niceliksel birikimi niteliğe dönüştürecek eylemin ta kendisi olduğunu hatırlatırız!

Kendimden başka k.. tanımam », ya da geçmişin  » s…. yarıştıran » tarzıyla politika yapmakta ayak direyenlerin becerebileceği türden bir şey olmadığı ise gayet açık! Kaldı ki, her  »sıçrama »eylemi yeni bir sıçrayışı öngörür, bu da; hem ideolojik-politik, hem de pratik olarak; kolektif bir örgüt olgunluğu / birikimi demektir, gerisi de Anderson’dan masallar kategorisinde degerlendirilmesi

muhtemel kurgulardandan ibarettir…

Geçmiş, şimdiki ve de gelecek zaman denkleminde yapılması gerekenleri nesnel /somut olgulardan yola çıkarak belirleme, günün gelişip değişen ilişkilerini-çelişkilerini doğru teşhis ve çözümlemelerle taçlandırarak sürecin ihtiyacına yönelik politikaları / taktikleri subjektivizme düşmeden objektif olarak tanımlayarak pratiğe uyarlayacak kolektif bir iradenin oluşturulması önerisine kulak tıkayan, görmezden gelen, hırpalanıp zedelenmiş, yer yer de kirlenmiş nerede ise esamesi bile okunmayan  »sorunlu kariyerlerin » bu çabaları önemsizleştirip/etkisizleştirerek sabote etme uğraşları ise boşuna !

Yoldaşça eleştirilerden, samimi ve dürüstçe yapılacak bir iç hesaplaşmadan, özeleştiriden ödü patlarcasına kaçan, kendilerini bundan azade tutanlarla artık bir arada olunamıyacağı net olarak anlaşılıyor. Hiç biri burnundan kıl aldırmıyor.. Realitede esamesi okunmayan sözde  »makamlarını » ya da  »statükolarını » terketmek istemiyor…

Tercihlerini  »edilgen radikalizim » in ve  »hareketsiz bekleme » teorilerinin kurucuları olan Kaustky ve de Brenstayn’ın postmodern izleyicileri olmadan yana yapanlarla artık her türden temasın kesilmesi; sterilize bir kolektif iradenin, mücadele ve örgütsel yaşamın güvenliği, sürekliliği açısından kaçınılmaz bir görev olarak dayatıyor!

Kolektif birlik platformu önerisine ilişkin tartışmaları;  » tüzük devrimciliği » dayatması ile çözme yöntemini öneren BDB’li (Barikatta Devrimci Birlik)arkadaşlara hangi tüzük diye sormadan edemiyoruz. Kaldı ki uyulması istenilen tüzüğün hangi karar organlarınca ne tür bir yöntemle belirlendiği konusu bir yana, sözkonusu tüzüğün meşruluğu bile tartışmalı değil mi? 1987 III.OÜK’ında belirlenip onaylanmış olan tüzüğün yeni bir konferans yapılmadan, iptali veya değiştirilmesi sözkonusu olabilir mi ? Sözün özü; varolan tüzük üzerine devrimci olmayan yol ve yöntemlerle tüzük yapmak örgütsel işleyiş açısından herhagi bir suç suç teşkil etmez mi, vb gibi.?

-2-

Bu arada sıkça dile getirilen  »yaşanmışlıklar »,  »emek verilmişlikler » kimsenin tekelinde olan bir şey olmadığı gibi, yıllar boyu süren mücadelenin hanği kademesinde, hangi örgütlülüğünde yer almış olursa olsun ,devrimci/komünist kimliğinden, mücadele ve sosyal yaşam pratiğinde düşmana taviz vermeyen herkesin artı hanesine yazılmıştır. İnkar edilemiyecek kadar da somuttur ! Ancak olayı tek tek bireyler ve mücadelenin kesintisiz (sınıfsız topluma değin )liği açısından ele alıp bir değerlendirme yapacak olursak, onun mücadelenin belli aşamalarındaki sınavlarından başarıyla geçmiş olması , ilerleyen süreçlerde yaşamın başka alanlarında sınıfta kalmayacağını garantilemez çünkü diyalektik işleyiş düz bir hat izlemediği gibi, kimseye de tölerans tanımaz. ! Kısacası bireyin direnişi; bir ya da bir kaç alanla sınırlı olmayıp onun bütün yaşam pratiğinin sosyal-kültürel ve de örgütsel bir bütünsellik içerisinde değerlendirilmesiyle bir anlam/değer ifade edip etmediği yargısında bulunulabilir. Gerek dünya gerekse ülkemiz devrimci hareketinde buna verilecek onlarca( hem olumlu hem de olumsuz) örnek söz konusudur.

SB (Sosyalist Barikat) çevresindeki arkadaşlara gelince onlara söyleyecek bir şeymiz kalmadı. Söylenilecekleri gerek yazılı gerekse de sözllü olarak ilettik. Fakat özellikle karşılıklı görüşmelerde arkadaşların kendi ürünü olan , devrimci kamuoyu ile paylaştıkları örgütsel durumlarını ve süreçlerini detaylı bir biçimde değerlendirdikleri yazılarının aksi bir söylem/tavır içinde olmaları da ne kadar samimi (!) olunduğunun göstergesiydi. Bu arkadaşların kurgu ve projeksiyon yapmada ne kadar uzmanlaşmış oldukları yıllardır birlikte ördükleri tasfiyecilik pratiğini birbirlerine havale ederek, psikolojik projeksiyonlarla süsleyip,maskeleyerek zevahiri kurtarmaya çalışmalarından anlaşılıyor!

Ne tür bir psikolojik projeksiyon veya kurgu yaparlarsa yapsınlar yıllar boyu uygulamış oldukları tasfiyecilik politikalarının ortak uygulayıcıları olarak anılacaklar!

… alanındaki arkadaşlarla olan görüşmelerimize gelince; arkadaşların çalışmalarını, bu çalışmada gösterdikleri çaba ve emeği takdir etmekle birlikte, kendileri ile bir çok konuda hemfikir olmamıza rağmen arkadaşların sürecin ihtiyacı olan kolektif irade konusunun dışında, diğer gurup ya da çevrelerle girdikleri ilişkilerdeki pragmatik yaklaşımları ve bizimle olan ilşkilerini uzun bir bekleyiş sürecine dönüştürmeleri, bizlerde soruna yaklaşım konusunda bir netlik olmadığı yönünde bir kanı olşturdu. Uzun bir aradan sonra yeniden başlatılması istenen ilşkininse gelinen aşamada, pek sağlıklı olmayacağı düşüncesi ile, bunu sürece bırakırken; arkadaşlarla olanaklar ölçüsünde destek ve dayanışma içerisinde olmayı devrimci sorumluluğun bir gereği olarak görüyor mücadelelerinde başarılar diliyoruz…

Yoldaşlar, zaman hızlanıyor alansa gittikçe daralıyor, Oligarşinin baskı ve zulüm çarkı her geçen gün daha da barbarca dönmeye devam ediyor. Yerel seçimlerden yenilğiyle çıkan Erdogan ve şürekası; burjuva sistemin yasaları içerisinde halkın özgür iradesiyle seçmiş olduğu belediye başkanını KHK ile görevden alarak, yasal hiç bir prosödür işletilmeden, yerine devletin valisini atayabiliyor. Yani Erdogan ve Cumhur ittifakı öç almaya; Kürt halkının seçilmiş belediye başkanlarının şahsında Kürt halkının kendisinden başlıyor! Adı sıkıyönetim olmayan  »olaganüstü » durumlar ilan ediyor. Kürt halkının gösterdiği /göstereceği demokratik tepkiye şiddet temelli provakatif yanıtlar oluşturuyor.

Ezilen,sömürülen günden güne yaşam standartları çekilmez bir hale gelen işçiler,köylüler,yoksul halk ve bir bütün olarak emekçiler, burjuvazi ve onun işbirlikçilerine karşı toplumsal bir karşı duruşu sağlayacak kurumları-örgütlülükleri birer birer tasfiye edildiği, oldugu söylenenlerinse içlerinin boşaltılarak kapalı kapılar ardında burjuvazi ile pazarlık masalarına ciro edildiği böylesi bir ortamda;  »Meclisler »,  » Demokratik cumhuriyet  »,  » Halkçı demokratik bir zemin  »,  » emekçi-halkçı anaforlar vb… » önermelerle var olan tıkanıklığın aşılabilmesi, buralardan bir çıkış yolu örgütlendirilebilmesi pek olası görülmüyor. Dolayısıyla işçi sınıfı ve bağlaşıklarının  » siyasal savaşımı  » yerine; ekonomik-demokratik savaşımını önceleyen düşüncelere vurgu yapan ve de savunan yoldaşların, politik arenada radikal çıkış arayışı ve çabalarınıda olumsuz yönde etkilediklerinin altını çizelim !

-3-

Bu bağlamda birbirinden şu ya da bu nedenle yalıtılmış devrim ve sosyalizim savunucusu yoldaşların ;  » politik öncü bir iradenin  » kolektif bir çaba ve anlayış doğrultusunda atılması gereken pratik adımların zeminini oluşturacak ilkeler bütünlüğünün belirlenmesine ışık tutacak öneri ve de tespitlerde yoğunlaşmalarının; uzun süredir yeraltında sıkışıp kalan, giderek genleşen bir gaz kütlesinin çıkış arayışı gibi, kendisine çıkış arayan devrimci nüvelerin motivasyonuna önemli katkıları olacağı gerçeğini atlamamaları lazım.!

16 Haziran 2024

Yoldaşlar Mayıs ve Haziran ayları Türkiye devrimci hareketi ve sol’u açısından büyük kayıplarımız-ın olduğu aylar. Özellikle Haziran ayı; devrim ve sosyalizim mücadelesinde yitirdiğimiz onlarca yoldaşın mücadelede kararlılığının,özverisinin,direnişinin anılarıyla dolu ! Devrim ve sosyalizim nücadelesinde Mayıs ve Haziran aylarında yitirdiğimiz tüm yoldaşları (hangi örgütten/partiden/gurup ya da çevreden olduğu ayrımı yapmadan ) saygıyla anıyor, anıları mücadelemize rehber olsun diyoruz !!!

MÜCADELEMİZDE YAŞIYORLAR , YAŞATILACAKLAR !!!

KIZILDERE KOLEKTİFİ

Laisser un commentaire

Votre adresse e-mail ne sera pas publiée. Les champs obligatoires sont indiqués avec *

Bouton retour en haut de la page